top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Ünal Doğan
    Ünal Doğan
  • 19 Eki 2024
  • 2 dakikada okunur

Tüm dünyanın gözü üzerinde olan eşsiz boğazıyla İstanbul.


Tarih kokan güzel bir şehir, tabi İstanbul’a değer katan birçok şey var ama en gözdesi Ayasofya ve Sultan Ahmet Camii Karşı karşıya Muhteşem bir öykü, bizlerde Ayasofya önünde güzel bir sema programı icra ettik ve katılma fırsatımız oldu tarihi bir hatıra oldu bize.


İstanbul’da birkaç yer gezmeden olmazdı değil mi tarihin akışına yön veren sultanlar varken. Öncelikle Fatih Camii de bulundum ve Fatih Sultan Mehmet Han Türbesini de ziyaret etme fırsatım oldu. Gerçekten duygu yüklü huzur dolu bir mekân, düşünsenize 1453 de İstanbul’u fetih ile şereflenen Peygamber Efendimizin hadisine mazhar olan büyük bir komutan orada ve kabri başındasınız ne düşünürsünüz bilmiyorum. Ben çok güzel şeyler düşündüm ve hayal ettim. O’nun döneminde olmak vardı bana göre yanında fetihlere koşmak ve o askerler ile İstanbul’u fetih için koşmak ya da o yolda şehit olabilmek. Kim bilir ne güzellikler ve tabi zorluklar da kolay olmadı olamazdı da ama çok kutlu bir görev ve Fatih Sultan Mehmet Han bunu başarmış ne mutlu.


Bizlere bu güzel şehri hediye etmişler Allah onlardan razı olsun.

"İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur! Hz. Muhammed (s.a.v.)


Ayasofya İstanbul’un diğer sembollerinden ve tüm insanların yerli yabancı ziyaret ettiği muhteşem bir mimari. İstanbul’un fetihi ile değer kazanmış Fatih Sultan Mehmet Han ile Camii olmuş muhteşem bir yapı tarih kokuyor adeta karşısında da aynı güzellik ve ihtişamla Sultan Ahmet Camii.


Girip dua etmek namaz kılmak bizlere de nasip oldu Elhamdülillah. Rabbim bu güzel hizmetlere devam etmeyi ve buralarda hizmet etmeyi devletimize her zaman nasip ve müyesser eylesin. Milli birlik ve beraberliğimizi daim etsin.

İstanbul’da nice sultanlar var Eyüp Sultan Hazretleri, Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri ve niceleri Hepsi bir değer ve manevi havuz. Allah hepsinden razı olsun.

Sultan II. Abdülhamit Han’ın Kabri de Sultanahmet Camii civarına yakın ve onu da ziyaret etme fırsatım oldu. Osmanlı devletinin son padişahı ve muhteşem bir âlim Allah ondan razı olsun. Bulunduğu Sultan II. Mahmud Türbesinde birçok kabir var paşalar, sultanlar, kadın efendiler insan orada vefat tarihlerine baktığın zaman 1300 – 1400 insan düşünmeden edemiyor ne güzel insanlar gelip geçmiş bu diyarlardan hoş bir seda bırakma arzusu ile bu vatanı emanet etmişler belki de ne zorluklarla. Allah hepsinin Mekânını Cennet eylesin.


İstanbul çok büyük bir şehir ve çok kalabalık maneviyat anlamında gidebileceğin çok kapı olduğu gibi her istediğini bulabileceğin bir şehir iyisi de kötüsü de.


Metrolar da Marmaray da toplu taşımada sürekli insanlar bir koşturma içerisinde büyük şehir de olmak çok stresli bana göre. Gençlerimiz maşallah çok ama tabi bunları en güzel şekilde Fatih’in torunları yapabilmek hani diyor ya ezgi de “ Fatih’in İstanbul’u Fethettiği yaştasın “ işte gençlerimize bu bilinci vermek Fatih’e yakışır bir nesil için herkese çok büyük görevler düşüyor.


Selam ve dua ile…

ÜNAL DOĞAN

 
 
 
  • Yazarın fotoğrafı: Ünal Doğan
    Ünal Doğan
  • 13 Eki 2024
  • 2 dakikada okunur

Ne güzel bir sözdür. Bir kabul ediş bir yol veriştir. Dervişane bir söz misali sultanına bağlı gönüller eyvallah der tüm bağlılıkla.

Sultan Mevlana Hazretlerinin diyarında Konya’da bulunmuşluğumda oldu Hazreti Mevlana’nın doğum yılı etkinlikleri çerçevesinde güzel bir programa katıldım âcizane bir semazen olarak, huzurdaydık o gün.

Selamımızı verdik Huzura girdik.

Her tip insan vardı orda ve tabi Gönüller Sultanı Hz. Mevlana. Düşündüm ki evrensel olarak ne kadar büyük bir etki içerisinde karşılık bulmuş Rasulallah’ın yoluna davet çağrısı

“Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.”

 

Diyen Çağrıya Koşmuş ve gelmiş tüm gönüller dergâhta huzura.

Bu dergâhta Gayri Müslim iken Müslüman olan ve aşkla sema yapan gönüller tanıdım o gün. Ne mutlu bir hal.

Sokaklarında bir Semazen olarak gezerken hep hayal ettim acaba Hz. Mevlana yaşadığı o yıllarda burada insanlar nasıldı Nasıl giyinirlerdi Mevlana hazretlerinin sohbetinden çıkarken hayal ettim dervişleri bizde öyle olabildik mi yoksa sadece taklit mi ediyoruz gerçekten derviş olabilmek nasıl mümkün olur ki. Sonra tekrar kendimi yokladım, Ehli Sünnet yolunda Rasulallah’ın izinde bu yolda olabilmek huzur ve güç veriyor insana.

Hz. Mevlana büyük bir âlim Allah yolundan ayırmasın bizleri.

Sonra Şems-i Tebrizi var ki Konya da Hz. Mevlana’yı pişiren aşkın zirvesine çıkaran derya. Camisinde Onunda ziyaretine gittim öyle güzel öyle huzurlu bir ortamı vardı ki bunu anlatmak çok mümkün olmuyor. Düşündüm Hz. Mevlana ile nasıl tanıştılar neler yaptılar acaba bu bulunduğum yerden geçtiler mi onların arkadaşlıkları nasıldı düşünmeden geçemiyor insan.

Hz. Mevlana Şems ile 3 yıl Geçirmiş sadece.

Ama En sonunda şu sözü söylemiş

“Hamdım, piştim, yandım!”

Demek ki bir gönül insanı kalbe girdiğinde aşkın yolunu açabiliyor ve pişmesine yanmasına vesile olabiliyor onlar Allah için birbirlerini çok sevmişler ve Hz. Mevlana 40 gün hiç dışarı çıkmadan Şemsten ilim öğrenmiş ne büyük bir teslimiyet ve aşk.

Hani diyorlar ya bu günlerde meşhur ve insanlara aşılanmaya çalışılan o düşünce Kuran’ı Kerim bize yeter araya sakın kimseyi almayın düşüncesi. Sonra çıkarlar Kuran’da bu yok ki nerden çıktı ya da bir şey olsa bir zikir bir tesbih bu Kuran’da var mı ki?

Böyle düşünceler ile insanları gönülleri zayıflatanlar.

Hz. Mevlana Bilmiyor muydu Kuran’da neyin olduğunu Rabbimizin sözlerini

Hz. Şemsi Tebriz’i Bilmiyor muydu bunları

Ama aşkı bulmak için Vuslata götüren bir gönüle girmek gerekirdi. Allah için birbirini sevmek vardır tasavvufta. Allah dostlarını sevmek sohbetlerinde bulunmak onun himayesinde bağlılık ve ilim öğrenmek Onlar ile Rasulullah’ın yoluna Mazhar olmak Onların dualarını almak ne güzeldir.

Rasulullah’ı Seven Allah’ı Sever. Rabbim yolundan sünnetinden ayırmasın bizleri.

Ayeti kerimede Rabbimiz buyuruyor ki

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adıyla

“Ey Resulüm, de ki: Ey insanlar! Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûrdur, Rahîmdir.” (Al-i İmran suresi, 3/31.)

Rabbim cümlemizi bu yoldan ayırmasın.

Rabbim Allah dostlarını sevmeyi onlara da bizleri sevdirmeyi nasip eylesin.

Dualarda bizleri de unutmayın

Selam ve dua ile…

 
 
 
  • Yazarın fotoğrafı: Ünal Doğan
    Ünal Doğan
  • 6 Eki 2024
  • 2 dakikada okunur

Sevgili gönül dostlarım.

 

Biliyor musunuz, Sevmek ve sevilmek o kadar güzel bir duygu ki.

Şöyle bir baktığımda insanların sevgisizliğini, ilgisizliğini, insanların sevgiye ihtiyacı olduğu görmekteyiz. Bu vesileyle sevmek ve sevilmek üzerinde biraz durmak istiyorum.

İnsanların sosyal medyada paylaştıklarını beğenmek bile onlara değer verilmesi ve beğenilmesi anlamına geliyor, bu da aslında özgüvenlerini artırıyor.(öyle Değil mi?) 

Bu özgüveni, sevgiyi ve ilgiyi sosyal medyada değil gerçek hayatta uygulayarak başarmaya çalışmamız lazım. Sevilmek ve takdir edilmek çok güzel bir duygu elbette. Bir şey başarılıyor ise takdir edilmek de insana güven verir ve geliştirir muhakkak.

Geçtiğimiz günlerde Sivas'a konuşmacı olarak gelen yazar Dilek Cesur'un konferansına katıldım. Harika bir konferanstı. Dilek Hanım seyircilerden bir şey istedi.

Tanısanız da tanımasanız da yanınızdaki kişiye bir dakika boyunca sarılabilir misiniz?

Evet, istenen buydu ve İzleyenler yanında oturan herhangi bir kişiye sarıldılar. Sonra insanların gerçekten gülümsediğini ve mutlu olduğunu gördüm. Güzel bir tespitti bu. Çünkü sarılmak mutluluk hormonlarını salgılar, insana güven verir, etrafındakilerle iletişimi artırır. Burada ki yapılmak istenen de bu samimiyeti görmekti aslında.

Bir izleyici bu durumu şöyle yorumladı, genç bir kız dı ve bir bayana sarıldı, buna çok ihtiyacım olduğunu gördüm 'kendimi anneme sarılmış gibi hissettim' dedi. Söylediği söz aynen, bu çok önemliydi. Hiç tanımadığı bir kadının sıcaklığını annesine benzetiyordu.

 

Maalesef birbirimizden çok uzaklaştık ve selamlaşmayı dahi unuttuk. İnsanlar yalnız dolaşmayı, yalnız kalmayı sevmeye başladı ama bir taraftan da ilgi istiyor ve arıyor doğası gereği.

 

 

Bir Hadis-i şerifte şöyle naklediliyor:

Peygamber (s.a.v.) Efendimizin çocukları öptüğünü gören bir bedevî:

“-Hayret! Siz çocukları öpüyor musunuz? Biz çocukları hiç öpmeyiz!” deyince, sevgi ummânı Efendimiz ona acıyarak bakmış:

“-Allah Teâlâ, senin kalbinden sevgiyi söküp almışsa, ben ne yapabilirim!” buyurmuştur. (Müslim, Fedâil, 64; Edeb, 18)

Ne kadar Güzel Anlatmış değil mi Peygamber Efendimiz

 

Sevgi her türlü gelmeli dilden gönülden ve samimice

Merhametli insan tüm canlıları sever ve saygı duyar.

Hayvanlara sevginizi dile getirdiğinizde bir ekmek bile verseniz okşasanız size farklı baktıklarını görmüyor musunuz? Onlarda anlıyor elbette

Çocuklarımıza şefkat ve vicdan aşılamamız gerekiyor. Göstermemiz gerekiyor.

Haberlerde en ufak bir tartışmada insanların silahlarını, bıçaklarını çıkardıklarını görüyoruz. O kadar basit oldu ki vurmak, kırmak incitmek.

Bunlar çok üzücü ve en temelinde manevi boşluk var ve onun getirdiği bir terbiye var diye düşünüyorum.

Allah esirgesin.

Günümüzde insanlar birbirlerinden uzaklaşmış durumda ve sadece kısa mesaj yoluyla iletişim kurabiliyorlar, tatillerde, bayramlarda bile mutlu bir bayram mesajı sorunu çözüyor gibi görünüyor.

Bazen bir akrabanız ya da arkadaşınızla karşılaştığınızda sohbet farklı olur. Uzun zamandır görmediğimiz biri olduğunda zamanın bitmesini istemeyiz, eskiden yeniden okul hatıralarından bazen askerlikten konuşuruz, değil mi? 

Bunlara gerçekten ihtiyacımız var bu yüzden istiyorum ki aile bağlarınızı asla koparmayın, gençlerimize ve çocuklarımıza örf ve adetlerimizi asla unutturmayın.

 

Sadece sosyal medyada dikkat çekmeye çalışan insanlar olmayalım.

Eşler ilgisiz kayıtsız, çocuklar ilgisiz kayıtsız, bizim aile yapımız bu değil.

Maneviyatına sahip çıkan Vatanına Milletine sahip çıkan bireyler yetiştirmek için kollarımızı sıvayalım.

Selam ve dua ile…

 
 
 
bottom of page